27 Şubat 2011 Pazar

Gerçek ve efsane 800 bin yıldır iç içe


NTV Yayınları’nın hazırladığı 1010 sayfadan oluşan ‘İstanbul Ansiklopedisi’nde tarihöncesinden Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet’e uzanan olaylar, kurumlar, semtler, mimari, doğa, müzik ve gösteri sanatları, mitoloji ve insanlar üzerinden İstanbul’u anlatıyor.



İSTANBUL - Enis Batur’un danışmanlığını, Sevin Okyay’ın yayın koordinatörlüğünü yaptığı ‘İstanbul Ansiklopedisi’nde kültür, bilim, sanat, edebiyat, basın dünyasından tanınmış 150’yi aşkın yazar ve fotoğrafçı İstanbul’u özgün anlatımları ve kişisel yakınlıklarıyla tanıtıyor.

Ayşe Kulin’den Hacı Bekir Şekerlemeleri’ni, Ayfer Tunç’tan Sait Faik Abasıyanık’ı, Aydın Boysan’dan Çiçek Pasajı’nı, Avniye Tansuğ’dan Çeşmeler’i, Mehmet Atak’tan Ece Ayhan ve Sevim Burak’ı, Murat Belge’den Siyaset ve İstanbul’u, Baskın Oran’dan Azınlıklar’ı, Masis Kürkçügil’den 6–7 Eylül Olayları’nı, 1 Mayıs 1977’yi ve Troçki’yi, Celal Şengör’den İstanbul’un jeolojisini Ansiklopedi sayfalarında bulmak mümkün.

1010 sayfadan oluşan İstanbul Ansiklopedisi’nde semtlerin, kurumların yanısıra Münevver Ayaşlı, John Freely, Haldun Taner gibi İstanbul’dan etkilenmiş – İstanbul’u etkilemiş isimler de yer alıyor.

Deprem, yangın, salgın hastalıklar gibi kentin sosyo-ekonomik yaşamını doğrudan etkileyen toplumsal olaylar da İstanbul Ansiklopedisi’nin maddeleri arasında.

İstanbul Ansiklopedisi, tarihöncesinden Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet’e uzanan olaylar, kurumlar, semtler, mimari, doğa, müzik ve gösteri sanatları, mitoloji ve insanlar üzerinden İstanbul’u anlatıyor.

NTV Yayınları’nın 350 maddeden oluşan İstanbul Ansiklopedi’sini benzerlerinden farklı kılan bir başka unsur ise; ilk insana ait izlerin 800 bin yıl öncesine dayandığı Yarımburgaz Mağarası’yla, ilk yerleşik yaşamın 8 bin 500 yıl öncesine uzandığı Yenikapı buluntularıyla, tarih boyu bir megakent olan İstanbul’u, onun kimliği haline gelen hızlı değişimi içinde konumlaması ve üstelik bunları yaparken de İstanbul’un sadece tarihine değil, bugününe de yer veren bir tür sübjektif ansiklopedi olması.

Ansiklopedi’nin önsözünde Enis Batur “Tarih Vakfı”nın ve Reşat Ekrem Koçu’nun kendine has ama yarım kalmış İstanbul ansiklopedilerinin ‘hala eskimediklerine’ dikkat çekiyor. Baş döndürücü bir hızla kendisini yenileyen İstanbul için, 21. yüzyılın ilk on yılındaki gelişmeleri de göz önünde tutacak bir çalışmanın gerekliliğini belirterek, ansiklopedinin zaman içinde yenilenerek canlı bir organizma halinde tutulacağının altını çiziyor.

NTV Yayınları'ndan çıkan İstanbul Ansiklopedisi, çok yakında İngilizce çevirisiyle de okurla buluşacak.

25 Şubat 2011 Cuma

OYUNCAK MÜZESİ FİNALDE

OYUNCAK MÜZESİ FİNALDE

Sunay Akın tarafından kurulan İstanbul Oyuncak Müzesi, 'Avrupa'da Yılın Müzesi' olmaya aday

Oyuncak Müzesi finaldeŞair Sunay Akın tarafından 2005 yılında İstanbul Göztepe’de kurulan Oyuncak Müzesi, Avrupa Müzeleri Forumu (EMF) tarafından verilen ve müzeciliğin Oscar'ı olarak kabul edilen '2011 EMYA Ödülleri' finaline seçildi. Ödüle 2010 yılında da katılan İstanbul Oyuncak Müzesi, 2011 EMYA Ödülleri finaline seçici kurul tarafından Türkiye’den adaylığı kabul edilen tek müzedir

Avrupa Müzeleri Forumu, ödüle başvuran müzeler arasında bir seçim yaparak, İstanbul Oyuncak Müzesi’ni ödüllere aday göstermiştir. Yapılan değerlendirmede Oyuncak Müzesi’ni Sunay Akın’ın edebiyatçı kimliğiyle kazandığı birikimle kurması, ailesinden kalma tarihi bir köşkü ticari amaçlı bir yapı yerine müzeye dönüştürmesi ve sergilenen eserlerin niteliğiyle müzenin tasarımı etkili olmuştur.

http://www.hurriyet.com.tr/_np/3405/12693405.jpgMüzeden yapılan açıklamaya göre, EMF tarafından 1977 yılından beri 'Avrupa'da Yılın Müzesi Ödülleri' veriliyor. Belçika Kraliçesi tarafından himaye edilen EMF'nin seçici kurulunun, aday müzelere yaptıkları denetimler ve incelemeleri sonucunda her yıl 'EMYA Ödülü', 'Kenneth Hudson Ödülü', 'Silletto Ödülü' ve özel ödüller belirleniyor.

21 MAYIS'TA AÇIKLANACAK
Müzeciliğin 'Oscar'ı olarak kabul edilen EMF ödülleri, her yıl farklı bir ülkede düzenlenen Avrupa Müzeleri Forumu'nda açıklanıyor. EMF'nin 2011 ödüllerinin hangi müzelere verileceği, 21 Mayıs 2011 tarihinde Almanya'nın Bremerhaven kentinde açıklanacak.

İstanbul Oyuncak Müzesi de Avrupa Müzeleri Forumu'nca, başvuran müzeler arasında yapılan seçimle ödüllere aday gösterilmişti. Ödül için 2010 yılında başvuran İstanbul Oyuncak Müzesi, '2011 EMYA Ödülleri' finaline, seçici kurul tarafından uygun görüldü.


http://www.hurriyet.com.tr/p/spacer.gif



İşte Ayasofya efsaneleri! Da Vinci şifresini bile geride bırakıyorİşte Ayasofya efsaneleri! Da Vinci şifresini bile geride bırakıyor... 22 Şubat 2011

22 Şubat 2011 Salı, 09:48:22

İşte Ayasofya efsaneleri!Dünyanın en önemli kültür miraslarından biri olan Ayasofya’nın 1500 yıllık tarihindeki efsaneler bir kitapta toplandı. Deprem kenti İstanbul’un o dönemki mimarları yapıların altını boş bırakırlardı. Sütunlar üzerinde yükselen Ayasofya’nın altı bir mahzen ve kayıkla dolaşılabiliyor.

Vatan'ın haberine göre,
Ayasofya ile ilgili yazılı, sözlü ve elektronik kaynaklardan derlenen efsaneler, “Ayasofya Efsaneleri” adıyla kitaplaştırıldı. Yazılı, sözlü ve elektronik kaynaklardan 5 yıl süren bir çalışma kapsamında derlenen “Ayasofya’nın dehlizleri”, “Terler direk”, “Hazreti Muhammed’in miraç mucizesi ve Ayasofya”, “Ayasofya’nın yönünün Kabe’ye çevrilmesi” efsanelerinin de aralarında yer aldığı 100’ün üzerinde efsane okuyucuların ilgisini çekecek. “Ayasofya Efsaneleri” kitabının yazarı Yrd. Doç. Dr. Ferhat Aslan, kitaptaki efsane sayısının 100’ü aştığını söyledi.

SÜTUNLARI DEV GETİRDİ
Aslan, “
Ayasofya, devlerin Kaf Dağı’ndan çıkarıp getirdikleri sütunlar ve mermerlerle yapılmış. İnşaat sırasında devlerden biri mermer getirirken bu kutsal mabette benim bir izim kalsın diye mermere vurmuş, vurduğu gibi elinin izi orada kalmış. O iz hâlâ Ayasofya’nın duvarındaki bir mermerde gözükür” şeklinde anlatılan “devin mermerdeki el izi” efsanesini herhangi bir okuldan mezun olmamış, sadece okuma yazma bilen, Ayasofya’ya da çocuklarının götürüp gezdirdiği sözlü bir kaynaktanderlediğini söyledi.

TEMELİNDE KAYIKLA DOLAŞILIYOR
Sadettin Efendi’nin, “Tacü’t-Tevarih” adlı eserinde konuyla ilgili şöyle bir efsaneye yer verildiğini kaydetti: “Yer sarsıntılarına en açık bir bölge olarak da tanındığından, ülke mimarları yaptıkları büyük binaların altını boş bırakırlardı. Bu tedbir orada çok eskiden beri kullanılmaktaydı. Bu usulle söz konusu büyük yapı
Ayasofya’nın da altı boş bırakılmış, bina sütunlar üzerine kurulmuş, kemerler üstüne oturtulmuştur. Binanın altındaki mahzen buz gibi su ile doludur. İçinde kayıkla dolaşmak mümkündür.”

ŞİFACI SÜTUNUN SIRRI
Ayasofya’yı ziyaret edenlerin, “Terler Direk” denilen sütunda var olan deliğe başparmaklarını koyarak çevirdiklerini ve dilek dilediklerini anımsatan Aslan, bu sütunun neden terlediğiyle ilgili Bizans ve Osmanlı döneminde anlatılan şu efsaneleri anlattı: “Ayasofya yaptırılırken Aziz Georgios diye önemli bir Hristiyan azizi vardır. Bu aziz insanların hastalıklarına elleriyle derman olmaktadır. Ayasofya’nın yapımı bittikten sonra bu aziz Ayasofya’ya gelen insanlara yardımcı olmak maksadıyla iyileştirici güçlerini terleyen sütuna aktarmıştır. O günden sonra bu sütuna değen bütün hastalar şifa bulmuşlardır.

HIZIR'IN PARMAĞI
Aslan,
Ayasofya’nın yönünün Kabe’ye çevrilmesine ilişkin de şu efsanenin anlatıldığını söyledi: “Ayasofya bir kilise olarak yapıldığı için ibadet yönü Kabe’ye dönük değildi. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedip Ayasofya’yı cami yaptıktan sonra bir gün Hızır Aleyhisselam Ayasofya’ya gelmiş. Bakmış ki kıble Mekke’ye doğru değil. Solda, arkada dört köşe olan ve ’Terler Direk’ denilen üzeri bakırla kaplı mermer direğe parmağını sokmuş ve sütunu döndürmeye başlamış. Onun dönüşüyle bütün bina da Kabe yönüne dönmekteymiş. Bina tam Kabe yönüne döneceği sırada kadının biri Hızır’ı fark etmiş ve ’Bakın hele şu Hızır’ın yaptığına’ diye bağırmış. Hızır bunun üzerine işini tam olarak bitirmeden gözden kaybolmuş. Söylediklerine göre bu yüzden Ayasofya tam olarak Kabe yönüne dönük değilmiş.”

SELÇUKLU MEZARLIĞI'NIN HALİ PERİŞAN
Bitlis’in Ahlat İlçesi’nde, dünyanın en büyük İslam mezarlığı olarak bilinen ve ‘Anadolu’nun Orhun Abideleri’ olarak nitelendirilen Selçuklu Mezarlığı’nın içler acısı durumu sivil toplum kuruluşlarının (STK) tepkisine neden oldu. Selçuklu Mezarlığı’nda basın açıklaması yapan Ahlat’ı Geliştirme Güzelleştirme ve Tanıtma Derneği (AHGED) Başkanı İsmail Yurttaş, 40 yılı aşkın bir süredir yapılan kazılar sonrasında ortaya çıkan tarihi eserlerin kaderine terk edilmesini doğru bulmadıklarını söyledi. Ahlat’ı Geliştirme Güzelleştirme ve Tanıtma Derneği (AHGED) Başkanı İsmail Yurttaş yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ahlat’ı himayesi altına alması, Başbakan Erdoğan’ın ise Ahlat’ı ziyaret etmesinin ve tarihi eserlere göstermiş oldukları hasasiyetlerin kendilerini sevindirdiğini söyledi.

21 Şubat 2011 Pazartesi

12.kariyer günleri başlıyor...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile İstanbul Aydın Üniversitesi işbirliğiyle üniversite öğrencilerine ve mezunlarına yönelik ücretsiz olarak düzenlenen “12. Kariyer Eğitimleri” programının kayıtları başladı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi’nde 05 Mart-09 Nisan 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 12.Kariyer Eğitimleri kayıtları her program olduğu gibi bu programda da yoğun ilgi ile başladı.

Hızlı değişimin yaşandığı çağımızda, geride kalmamak ve öncü olabilmek için yaşamboyu öğrenme, sürekli yenilikleri takip etmek ve kişisel gelişim gerekiyor. Gençlerin kendilerini yetkinlikleri ve becerilerini geliştirebilmeleri amacıyla çok farklı branşlarda oldukça geniş bir yelpazede İstanbul Aydın Üniversitesi’nin değerli akademisyenleri ve uzmanları ile Gençlik ve Spor Müdürlüğü organizasyonuyla gerçekleştirilen “kariyer günleri eğitimleri” öğrencilere katkı sağlarken, öğrencilerde yeni ufuklar açıyor. Program ile öğrencilerin kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri, geleceklerine dair hedefler koyabilmelerine, mezuniyet sonrası iş olanakları ve çalışma politikaları, iş yaşamında karşılaşabilecekleri durumlar hakkında bilgi edinmeleri ile daha nitelikli ve donanımlı olarak iş hayatına atılabilmelerine yardımcı olmak amaçlanıyor.

Kariyer Günleri programı kapsamında katılımcılar; Hedef Belirleme Stratejileri, İletişimin Sihirbazları, Pazarlama Stratejileri, Zaman Yönetimi, Kariyer Yönetimi, Beyin Fırtınası, Stratejik Yönetim, İnovasyon, Yetenek Yönetimi, Doğru Eş Seçimi kapsayan programlarda ders görüyor. Programda reel sektörden deneyimli uzmanlar, Sektör Temsilcisi başlığı altında kendi deneyim ve bilgilerini öğrencilerle paylaşıyor. Bu sayede öğrencilerin iş dünyasını ve sektörleri daha iyi tanımaları sağlanıyor.

Devam mecburiyeti olan eğitim programını tamamlayan katılımcılara; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve İstanbul Aydın Üniversitesi Rektörlüğü adına onaylanmış katılım belgesi verilecek.

Kayıt başvurularının şahsen Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne yapıldığı eğitim programına katılmak isteyen üniversite öğrencilerinin nüfus cüzdan fotokopilerini ve öğrenci kimlik fotokopilerini yanlarında bulundurmaları gerekiyor.
Kayıtları başlayan Kariyer Günleri eğitimi ile ilgili (212) 455 16 58 numaralı telefonlardan bilgi alabilirsiniz.

Her yıl artan bir ilgi ve katılımla düzenlenen Kariyer Günleri eğitimlerinin 9.su 06- 27 Mart 2010; 10.su 24 Nisan-15 Mayıs 2010; 11.si 02-23 Ekim 2010 tarihleri arasında düzenlendi. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bu hizmetinden 2010 yılı içerisinde 752 öğrenciye başarı sertifikası verilmişti. 2005 Yılında başlayan proje ile bugüne kadar çeşitli üniversitelere mensup 2302 öğrenci sertifika almaya hak kazanmıştı.

20 Şubat 2011 Pazar

MUHTEŞEM YÜZYIL kitap satışlarını patlattı

“Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle birlikte, Türk halkının tarihe duyduğu ilgi kitap satışlarını da etkiledi

Hepsiburada.com yetkilileri özellikle Okay Tiryakioğlu’nun “Kanuni” ve Demet Altınyeleklioğlu’na ait “Moskof Cariye Hürrem” kitaplarının Ocak ayının ilk 10 günlük satış rakamlarının, Kasım - Aralık aylarının toplam satışına göre yüzde 100 oranında bir artış gösterdiğini açıkladı. idefix’teki Osmanlı tarihi ile ilgili kitapların satışında yüzde 50 oranında bir artış gözlemlendi. Özellikle Tayyar-Zade Ata’nın “Osmanlı Saray Tarihi”, Mehmet Semih Fethi’nin “Hürrem Sultan”, Leslie P. Pierce’nin “Harem-i Hümayun” isimli kitapları idefix’te en çok satılan kitaplar arasında bulunuyor.

19 Şubat 2011 Cumartesi

İSTANBUL 135 YIL ÖNCE ÇAĞ ATLAYACAKTI

İSTANBUL 135 YIL ÖNCE ÇAĞ ATLAYACAKTI

Galata-Pera Tüneli’ni inşa eden Fransız mühendis Gavand, 1876’da tünellerle Boğaz’ı kat eden bir metro ve Yedikule’den Topkapı Sarayı’na kadar deniz doldurularak oluşturulacak yeni bir şehir projesi hazırladı. Ancak Osmanlı’nın bu dev projeye ayıracak zamanı da parası da yoktu

İstanbul’da bugün kullanılan ‘trafik’ kavramının Osmanlıcası ‘seyrüsefer’ sözcüğünün bile çok ender kullanıldığı yıllar. Ulaşım, karada at arabaları, denizde süslü ve gösterişli kayıklarla sağlanıyor.
İlk atlı tramvay hattının 3 Eylül 1869’da Tophane-Beşiktaş arasında açıldığını, Tütüncü Abdüsselam Efendi’nin getirdiği iki otomobilin taksi olarak çalışmaya başladığı 1911 yılını düşünürsek o günlerin ulaşımını daha rahat hayal edebiliriz.
İstanbul’un taşının toprağının altın olduğu keşfeden ilk yabancılardan biri. Eugene Henri Gavand’dı. Galata’yla Beyoğlu arasındaki gidiş gelişlerin Yüksek Kaldırım üzerinden yapıldığını ve her gün binlerce kişinin inip çıktığını görünce bugün de hizmet vermeye devam eden Tünel’i gerçekleştirmek için kolları sıvadı. Buhar gücüyle işleyen, aynı anda kayışla çekilerek biri inip öbürü çıkan iki vagonlu tünel 17 Ocak 1875 günü hizmete girdi.
Bu başarı Mühendis Gavand’ı yüreklendirmiş olmalı ki, hayalindeki ‘İstanbul Metrosu’nun ilk planlarını, harcama için gerekli kaynağı da göstererek 1876 yılında Osmanlı Devleti’ne sundu.

Harcama kârâ dönüşecek
Metro Projesi İstanbul’un o dönemdeki yerleşim özelliğine göre hazırlanmıştı. Gavand’ın metro projesini dahil ederek ‘Yeni Şehir Projesi’ adıyla Osmanlı hükümetine sunulan teklife göre, deniz doldurulacak ve kazanılacak 2 milyon 200 bin metrekare genişliğindeki toprak sahaya liman, rıhtım, meydanların yer alacağı bir yerleşim merkezi kurulacaktı.
Metro için maliyet tahmininde bulunmayan Gavand, liman ve ‘Yeni Şehir’ için bazı rakamlar da vermişti. Bu rakamlar ve projenin Gavand tarafından yapılan izahı da şöyleydi:
“Bu geniş projenin tahakkuku için yapılacak çalışmalarda en az 300 milyon franklık bir harcama gerekmektedir. Ancak harcamalar gelirlerle orantılı olacaktır. Zira denizin doldurulmasından elde edilecek topraktan rıhtım, liman ve meydanlar için bırakılacak üçte birlik kısım düşüldükten sonra elde 1 milyon 500 bin metrekarelik bir saha metrekaresi ortalama 300 franktan satılınca 450 milyon franklık bir gelir elde edilecektir.
Limana girecek gemilerden alınacak parayla, yanaşma vergileri ve doklardan gelecek muazzam gelirler de göz önünde tutulabilir.”

Boğaz tüneli fikri
‘Yeni Şehir’, limanlar ve rıhtım batıya Avrupa’dan gelen demiryoluyla bağlanacaktı. Doğuya, Boğaz’ın Marmara Denizi’ne kavuştuğu noktada yapılacak bir tünelle ulaşacaktı. Kuzeye ise Boğaz’ın sağ yakasınca uzayacak bir demiryoluyla devam edecekti. İstanbul’u boydan boya kat edecek bu demiryolu, Haliç’i açılabilen bir sabit köprünün üzerinden geçtikten sonra, Boğaz’ın Avrupa yakasını izleyecek ve Karadeniz kıyısında Kilyos’a kadar uzanacaktı. Ancak şehrin arazi durumu, treni çok zaman toprak üzerinden geçirmeye elverişli olmadığından ve binaların istimlâki de birçok güçlük yaratacağından tren Yeniköy’e kadar yer yer tünellerden geçmek zorunda kalacaktı.
Gavand tünel ve liman projesinin dışında ayrıca Boğaz tünelini de bir teklif olarak öne sürmekteydi. Fakat Boğaz tünelinin muhtemel yerini kesin olarak belirtmediği ve ‘Boğaz’ın Marmara’ya kavuştuğu nokta’ olarak nereyi kastettiğini açıklamadığı için bu teklifin projeyi enteresanlaştırmak için ileri sürüldüğü kanısı kuvvetleniyor.
Ancak Osmanlı’nın bu dev projeye ayıracak zamanı da parası da yoktu.

Tünellerle Kumkapı’dan Yeniköy’e
İlk aşamada 6 tünelli olarak tasarlandı. Başlangıç noktası, bugün Kumkapı Nişancası olarak bilinen kesimde bulunacaktı.

BİRİNCİ TÜNELBirinci tünel: Kumkapı-Eminönü
Soğanağa’dan başlayacak, Beyazıt Kulesi ile İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’nın arasından geçerek Eminönü’deki Rüstem Paşa Camii yakınında son bulacaktı.

İKİNCİ TÜNEL: Karaköy-Tophane
Perşembe Pazarı civarından başlayacak, Galata (Karaköy) Beyoğlu Tüneli’ni keserek Tophane Meydanı’na ulaşacaktı.

ÜÇÜNCÜ TÜNEL: Tophane-Fındıklı
Başlangıç noktası Defterdar Yokuşu dolaylarına rastlamaktaydı. Tünel Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi önünde son bulacaktı.

DÖRDÜNCÜ TÜNEL: Fındıklı-Dolmabahçe
Kazancı Yokuşu’ndan başlayarak Maçka yönünde uzanıp, İnönü Stadı’nın arkasından bir kavis çizerek Kadırgalar Caddesi’yle Yoruldum Caddesi’nin kesiştiği noktada yeniden yüzeye çıkarak “Dolmabahçe İstasyonu”nu oluşturacaktı.

BEŞiNCi TÜNEL: Dolmabahçe-Beşiktaş
Maçka yamaçlarından başlayan beşinci tünelse sahile paralel bir yol izleyerek Beşiktaş Meydanı’nda yüzeye çıkacaktı.

ALTINCI TÜNEL: Beşiktaş-Ortaköy

Gavand’ın projesine göre altıncı tünel sistemi Ortaköy’e ulaştıracaktı. Ancak Mühendis Gavand altıncı tünelle sahili izleyerek Yeniköy’e kadar devam edecek diğer tüneller hakkında kesin bilgi vermemişti.