3 Nisan 2011 Pazar

Komşuyu karıştıran Osmanlı belgeseli

Yunanlıların Osmanlı'ya isyanını anlatan belgesel '1821'e tepki yağdı

28 Mart 2011 Pazartesi, 11:31:00
Komşuyu karıştıran Osmanlı belgeseli

Siyasetçiler, tarihçiler ve özellikle kilise, Sky TV’de 8 bölümde yayımlanan ve Yunan ihtilalindeki bir sürü ‘mito’yu çürüten belgesel dizi ‘1821’e ateş püskürdü.

Radikal'in haberine göre Yunanlı, İngiliz, Hollandalı ve Türk (Prof. Fikret Adanır) tarihçilerin yer aldığı ‘1821’de, Yunanlıların 4 asır boyunca Osmanlı egemenliği dönemindeki yaşamı ile ilgili ‘resmi tarih’e taban tabana zıt bir tablo çizildi. Okullarda da okutulan ‘resmi tarih’ Yunanlıların ‘esaret altında büyük baskılara ve Osmanlı’nın barbarlıklarına maruz kalarak yaşadıklarından’ bahsederken, dizide şunlar belirtildi:

Özellikle 15 ve 16. yüzyılda Yunanlılar çok zenginleşti. Dinlerine, okullarına kimse dokunmadı. Yunanlı çocukların mağaralardaki ‘krifo sholio’da (gizli okul) eğitildikleri yalandır.

Fatih Sultan Mehmet, Bizans hayranıydı.

Osmanlı’yı tek ilgilendiren şey vergilerin toplanmasıydı.

Türk ile Yunanlılar birlikte yaşıyor, evlilikler yapıyordu.

Türklerin olumlu hiçbir şey yapmayan barbar bir halk olduğu iddiası gerçek dışıdır.

Yunanlılar geleneklerini değiştirmişlerdi. Yemeklerini iskemlede değil, yerde yiyorlardı. Kadınlar örtülüydü. Batılı giyinenler, Batılı davrananlar hiç sevilmiyordu.
Osmanlı sayesinde, Yunanlı çiftçiler Hıristiyan çiftlik ağalarının sömürüsünden kurtuldu.

İHTİLAL NASIL BAŞLADI?
‘Resmi tarihte’ ihtilalin başlatılması ‘haklı bir davanın ilk kıvılcımı’ olarak gösterilirken, ihtilale katılanlar ‘dağlara çıkan ve özgürlük ateşi ile tutuşan kahramanlar’ diye tanıtılıyor. Belgeselde bu iddialar çürütüldü:

Peloponez’de (Mora Yarımadası) ilk tepkiler Osmanlı’nın vergileri arttırmasıyla başladı. Yunanlılar fakirleşti. Vergi ödememek için ovaları terk ederek Osmanlı devletinin zor ulaşabileceği dağlık bölgelere yerleşti.

Dağlık kesimde yaşam zordu. Çünkü ‘kleftes’ler (Yunanlı çapulcular) insanlara rahat nefes aldırmıyordu.

Korku içindeki Yunanlıların imdadına Osmanlı yetişti. Osmanlılar ve Yunanlılar birlikte ‘kleftes’leri yakalayıp öldürdü.

İlk isyanı kışkırtan, 1770’te Mani şehrine gelen Rus çariçesinin adamları Orlof kardeşlerdi. Yunanlıların büyük bölümü Orloflara kulak asmadı. Bu isyan teşebbüsünde binlerce Yunanlı öldü, 20 bini de esir alınıp köle olarak satıldı.

'AYIPTIR BE!'
Reyting rekoru kıran ‘1821’ , Yunan parlamentosuna konu oldu. Aşırı milliyetçi Laos partisi milletvekilleri, belgeselin yalanlarla dolu olduğunu iddia ederek, Yunan devlet TV’sinin (ERT) derhal yeni belgesel çekmesini istedi.

Selanik metropoliti Anthimos ise “Utandım, ayıptır be” dedi. Dizinin sponsorluğunu ise başkanını hükümetin atadığı National Bank Of Greece’in (NBG) üstlenmesi de tepkilere yol açtı.

Yunan resmi tarihi Osmanlı’nın Yunanistan’da önemli bir kültür mirası bırakmadığı şeklindedir. Dizide bu iddia da çürütülerek, 1832’de kurulan Yunan devletinin Osmanlı’yı hatırlatan hemen her şeyi yok ettiği vurgulandı.

Fener Patrikhanesi’nin Yunan ihtilalindeki rolü hakkında ise dizide “Patrik 5. Grigorios ihtilali lanetledi ve İpsilantis’i aforoz etti. Grigorios aynı zamanda ‘Padişahın iktidarı Tanrı’nın emridir. Buna karşı çıkan dinimize karşı çıkar’ dedi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Patrikhane adeta ‘Hıristiyanların bakanlığı’ gibi hareket ediyordu. Büyük imtiyazları vardı” denildi.

'YUNANİSTAN'DA TÜRKLEŞTİRME YAŞANMADI'
‘Resmi’ Yunan tarihinde Osmanlı döneminde Yunanlıların ölüm tehdidi ile İslamlaştırıldıkları iddia edilirken, belgesel dizide aksi görüş savunuldu; “İsteyen din değiştiriyordu. Bunun başlıca nedeni de ekonomik idi. Bazı Hıristiyanlar, Müslümanların sahip oldukları ekonomik imtiyazlara sahip olabilmek için din değiştirdi” denildi.

Dizide Yunan ihtilalinin, 1789 Fransız ihtilalinden etkilendiği ve eski Yunan medeniyeti hayranı Batılılarca desteklenerek başlatıldığı anlatıldı.

Peloponez’de (Mora) isyan için bölgedeki Osmanlı askerlerinin Ali Paşa isyanını bastırmak için Yanya’ya gitmelerinden yararlanıldı.,

Papazlar “İnançsız Müslümanları yok edin” vaazı verdi.

Asırlarca iç içe yaşayan Yunanlılar, silahsız Türklere saldırdı. Birkaç günde 20 bin Türk öldürüldü.

Tripoliça’da büyük katliamlar işlendi. Kuşatmada Türkler yiyecekleri bitince, köpekleri ve hatta birbirlerini yemek zorunda kaldı. Kale zapt edilince 2 bin kadın ve çocuk kayalıklardan atıldı.

Peloponez’de nüfusun yüzde 10’u Türk idi. Onca asır burada Türkler birbirleri ile Türkçe değil Yunanca konuşuyordu. Geriye canlı tek bir Türk bile kalmadı.

Tripoliça’ya saldırı, ihtilalin sivil lideri Rus çarının koruması Aleksandros İpsilantis’in kardeşi Dimitris ile askeri lider Theodoros Kolokotronis’in ganimet paylaşımı için anlaşınca gerçekleşti. İhtilalde çıkar her zaman büyük rol oynadı. Asker parayla toplatıldı. 1 aylık askerliğe 1 dönüm toprak veriliyordu.

Osmanlı’nın bilinmeyen yüzü

'Hanedan ve Kamera-Osmanlı Sarayından Portreler', 24 Nisan' a kadar Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi'nde görülebilir.


ntvmsnbc
Güncelleme: 14:11 TSİ 13 Ocak. 2011 Perşembe

İSTANBUL - Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi 24 Nisan'a kadar 'Hanedan ve Kamera-Osmanlı Sarayından Portreler' fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Bahattin Öztuncay’ın yaptığı ve Ömer M. Koç’un kişisel koleksiyonundan seçilen fotoğraflardan oluşan sergide; Osmanlı sultan ve hanedan üyelerinin saray fotoğrafçıları tarafından çekilmiş, bir kısmı imzalı ve ithaflı porte fotoğrafları yer alıyor.

19. yüzyılda gerek Osmanlı Sultanları ve hanedan üyeleri gerekse devlet ileri gelenlerinin portre fotoğraflarının çekimine büyük önem verdiklerini ortaya koyan sergide; Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu Şehzade Ömer Faruk, Sultan Abdülaziz’in kızı Nazime Sultan, Sultan V. Murad’ın kızı Fehime Sultan, Sultan Abdülaziz’in oğlu Şehzade Yusuf İzzeddin, Sultan V. Murad, Sultan II. Abdülhamid’in oğlu Şehzade Mehmed Selim, Sultan Abdülaziz’in çocukları şehzade Mehmed Seyfeddin (1874-1877) ve Esma Sultan’ın fotoğrafları yer alıyor.

1861 yılında tahta çıkan ve güzel sanatların çeşitli dallarına ilgi duyan Sultan Abdülaziz döneminde portre fotoğrafçılığı Abdullah Biraderler’in becerisi sayesinde teknik ve sanatsal açıdan en üst düzeye çıktı. Sultan II. Abdülhamid’in iktidara gelişinden iki yıl sonra, 1878’de resmi sıfatla Saray Fotoğrafçısı olarak atanan Vasilaki Kargopulo da hanedan üyelerinin ve devlet ileri gelenlerinin portre çekimlerine aynı seviyede devam etti. İlerleyen yıllarda, 1900’lerin başından itibaren gittikçe yaygınlaşmaya başlayan amatör fotoğraf kameralarının kullanımından hanedan üyeleri de geri kalmamışlar ve özel mekânlarda aile içi fotoğrafların çekimleri de büyük ölçüde arttı. Osmanlı hanedanı üyeleri arasında porte fotoğraflara özellikle ilgi duyan şahsiyetler bulunmaktaydı. Halife Abdülmecid Efendi, Veliaht Yusuf İzzeddin Efendi, Şehzadeler Ömer Faruk, Mehmed Selaheddin ve Osman Fuad Efendiler çocukluk dönemlerinden ilerleyen yaşlarına kadar çeşitli vesilelerle portre fotoğraflarını çektirdiler ve diğer hanedan üyeleri arasında da bu merakın yaygınlaşmasına öncülük ettiler. Aynı zamanda, Osmanlı Hanedanı üyeleri aile için bağlılıklarını ve dostluklarını kalıcı kılmak amacı ile imzalı ve ithaflı portrelerini karşılıklı olarak hediye etme geleneğini uzun yıllar boyunca sürdürdüler.