6 Nisan 2011 Çarşamba

Dünyanın gözde kenti keşfedilmeyi bekliyor!

Nuh’un Gemisi’nden izler taşıdığı bildirilen Ağrı Dağı, adını verdiği kente birlikte Doğu Anadolu Bölgesinin cazibe merkezleri arasında yer alıyor.

12:08 | 24 Şubat 2011

Dünyanın gözde kenti keşfedilmeyi bekliyor!

Kutsal kitaplarda adının geçmesi nedeniyle dünyaca bilinen ve Nuh’un Gemisi’nden izler taşıdığı bildirilen Ağrı Dağı, adını verdiği kente birlikte Doğu Anadolu Bölgesinin cazibe merkezleri arasında yer alıyor.


Doğu Anadolu Bölgesi’nde önemli kültürel ve doğal güzellikleri barındıran Ağrı, ismini aldığı dağın yanı sıra görkemli İshak Paşa Sarayı ve Ahmed-i Hani Türbesi ile inanç, doğa, kültür ve termal turizmi açısından büyük öneme sahip bir çok mekana ev sahipliği yapıyor.

Bir doğa harikası olarak görülen 5137 metre yüksekliğindeki heybetli Ağrı Dağı’nın, kutsal kitaplarda yer alan Nuh Tufanı’ndan sonra Nuh’un Gemisi’ne de ev sahipliği yaptığına inanılıyor. Her mevsim farklı bir güzellik sunun dağ, bugüne kadar bir çok efsaneye de konu oldu.

Zirvesinde erimeyen buzullar ve çevresinden eksik olmayan bulut kümeleriyle muhteşem bir görüntü sergileyen Ağrı Dağı, dağcıların da vazgeçilmez zirveleri arasında bulunuyor.

Temmuz, ağustos ve eylül ayının en uygun tırmanış dönemi olduğu Ağrı Dağı, tehlikeli olmasına rağmen kış ayların da dağ tutkunlarını ağırlıyor. Dağın karşısındaki Telçeker ile Üzengil köyleri arasında görülen gemi biçimindeki şekil de bir çok kesim tarafından Nuh’un Gemisi olarak kabul ediliyor.

İSHAK PAŞA SARAYI

Doğubayazıt ilçesine 5 kilometre uzaklıkta, kayalıklar üzerine kurulu, adeta bir kartal yuvasını andıran İshak Paşa Sarayı, dünyanın kalorifer
tesisatının döşendiği ilk yapı olarak büyük ilgi görüyor.

Doğubayazıt Sancak Beyi Çolak Abdi tarafından 1685’te inşa ettirilen ve yapımı 99 yıl süren 116 odalı yapı, Topkapı Sarayı’ndan sonra son dönemde yaptırılan en ünlü saraylardan biri olarak biliniyor.

Rivayete göre, bölgenin en iyi mimarlarını toplayan Doğubayazıt sancak beyi Çolak Abdi Paşa, "Öyle bir saray istiyorum ki doğudan batıya her medeniyet anlatsın. Kuzeyden, güneye her düşman kıskansın. Yeryüzünde tek olsun, ilk olsun. Hiçbir taarruzda fethedilmesin. Ancak kızım Ağrı Dağı’ndan korkar. Dağı görmeyen bir yerde olsun" emrini vermesiyle yapımına başlanan sarayın 99 yıl sonra tamamlandığı biliniyor.

Dünyanın ilk kalorifer sistemiyle inşa edildiği bildirilen saray, son dönemde yapılan restorasyonla yeni bir imaja kavuşarak dünyanın dört bir yanından konuklarını ağırlıyor.

AHMED-İ HANİ TÜRBESİ

1651 yılında Hakkari’nin Han köyünde doğan ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmeyen Ahmed-i Hani ye ait bir türbe, bölgenin inanç turizmi noktasında en önemli duraklarından biri. Doğubayazıt’a 8 kilometre mesafedeki türbe, İshak Paşa Sarayı’nın üst kısmında yer alıyor. Ünlü "Mem-u Zin" adlı eserin yazarı olan Ahmed-i Hani, bu eserinde Emir


Zeyneddin’in güzellikleriyle dillere destan olan Zin ve Sili adlı iki kız kardeşin, Memo ve Taceddin adındaki iki gençle olan aşklarını kaleme aldığı şiir ile anlatır. Aynı adla sinemaya da uyarlanan eser, Ahmed-i Hani’nin bilgin ve edebiyatçı kişiliğini yansıtır.

METEOR ÇUKURU

1982 yılında bir gök taşının arazi üzerine düşerek meydana getirdiği bir çukurdur. Alaska’dan sonra büyüklük bakımından dünyanın ikinci en büyük meteor çukuru olarak bilinen alan, doğa turizminin cazibe merkezlerinden biri olarak ilgi çekiyor.

Gök taşının çarpması ile oluşan 60 metre derinliğindeki meteor çukuru, aradan geçen zaman diliminde rüzgar, kar ve yağmurların taşıdığı kumlarla dolarken, derinliği yıllar içinde giderek azaldı. Bölgeye gelen turistlerin de büyük ilgi gösterdiği meteor çukuru önceden 60 metre derinliğe sahipken, şu andaki derinlik seviyesi 35 metreye kadar düştü.

Doğubayazıt ilçesindeki Gürbulak Gümrük Kapısı’na 2 kilometre uzaklıktaki meteor çukurunun ilk görünümünü kaybetmemesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın proje hazırlamaya başladığı öğrenildi.

BALIK GÖLÜ

Doğubayazıt’ın 60 kilometre kuzeybatısında yer alan Balık Gölü, Taşlıçay ilçesine de 28 kilometre mesafede yer alıyor. 2 bin 250 yükseklikteki konumuyla Türkiye’nin en yüksek rakımlı gölü olan Balık Gölü, çevresindeki dağlardan gelen küçük dereler ve kıyıdaki pınarlar ile yer altı sularıyla besleniyor. 34 kilometrekarelik yüzölçümü ve 100 metrelik derinliğe sahip olan gölün kuzey tarafında, üzerinde tarihi kalıntıların da bulunduğu 4 dekar büyüklüğünde bir ada bulunmaktadır.

Bu ada üzerinde kuluçkaya yatan kadife ördek popülasyonuyla göl, Türkiye’nin en önemli 100 kuş alanından biri olarak kabul edilir. Ancak balık gölünün bölgedeki asıl ünü kırmızı benekli alabalıktan kaynaklanır. Fakat tamamen doğal bir ortamda yetişen bu balığın sofralara gelişi o kadar kolay olmamaktadır.

Çünkü göl kış aylarında metrelerce kalınlıkta buz tabakasıyla kaplanır. Balıkçılar işte bu kalın buzda açtıkları deliklerden balık avlayabilirler.

DİYADİN KAPLICALARI

Doğu Anadolu Bölgesi’nde termal turizmin gözbebeği olan kaplıcalar Diyadin ilçe merkezine 5 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Murat Nehri’nin doğu kıyısında bulunan kaplıcalar, içeriğindeki kalsiyum, sülfür, karbondioksit, magnezyum, kükürt, bikarbonat ve demir ile bir çok hastalığın tedavisinde şifa veriyor.

Cilt hastalığı, sinir buhranları, mide-bağırsak ve böbrek rahatsızlıkları, kadın hastalıkları, solunum yolu rahatsızlığı ve özellikle
romatizma, siyatik gibi hastalıklar için şifa kaynağı olan Diyadin kaplıcaları, özel bir şirket tarafından işletiliyor.

kaynak: milliyet gazetesi

110 yıllık Bursa Hatırası



Osmanlı'nın dibacesi Bursa'yı bir asır önceki haliyle ve bir gönül ehlinin gözüyle gezmek ister misiniz? Cevabınız evetse, bir müjdemiz var: Hüseyin Vassaf'ın 'Bursa Hatırası' adını taşıyan seyahatnamesi, 110 yıl sonra gün yüzüne çıktı.

Hüseyin Vassaf, özellikle tasavvuf tarihi alanında kültür dünyamızda iz bırakmış önemli bir isim. Bir nevi sufiler ansiklopedisi mahiyetindeki beş ciltlik 'Sefine-i Evliya'sı başlı başına bir hazine. Kendisi de önemli şahsiyetlerden feyz alarak yetişmiş bir mutasavvıf. Kasımpaşa Uşşaki Tekkesi şeyhi. Aynı zamanda Mülkiyeli. Rüsûmât Baş Müdürlüğü'nde bulunmuş. 1929 yılında 57 yaşında vefât eden Vassaf, 1901 yılında 19 gün süren Bursa seyahatini neredeyse dakika dakika kayda geçirmiş. 'Bursa Hatırası', Süheyl Ünver'in "Karışmasın ve karıştırılmasın, devletimizi yeniden kurtarmağa ve yükseltmeğe kadır bir manevî yer." dediği Bursa'yı, bir asır önceki haliyle ve münevver bir tasavvuf erbabının gönlüyle gezmeye imkân tanıyor. Vassaf'ın huzur-ı Emir Sultan kuddise sırrühü'l-Mennan'da, Türbe-i Pâk-i İsmail Hakkı'da, Türbe-i Hazreti Üftade'de, Ulucami-i Şerifi'nde gördüklerini ve hissettiklerini okumak insanı o günlere götürüyor.

Dursun Gürlek'in tevafuk eseri sahaflarda rastgeldiği elyazması kitap, Mustafa Kara ve Bilal Kemikli tarafından yeni yazıya aktarıldı ve Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlandı. Belediye'nin, Bursa Kitaplığı'na "Bursa Hatırası" ile birlikte "Bursa Hazireleri", "1986 Baharında Bursa", "Osmanlı'dan Günümüze Bursa'da Spor", "Süheyl Ünver'in Bursa Defterleri", "Kukla ve Gölge Tiyatrosu" adlı kitapları eklediğini de hatırlatalım.

kaynak: zaman gazetesi KÜLTÜR-SANAT - 06.04.2011


Süleymaniye Doğumevi kütüphane oluyor



İstanbul'un tarihî Süleymaniye semtinde bugünlerde sessiz sedasız bir değişim yaşanıyor. Süleymaniye Camii'nin restorasyonundan sonra şimdi de tarihî Süleymaniye Doğumevi ile Darü'ş-Şifa binası restore ediliyor.

Her iki mekân da restorasyonu tamamlandıktan sonra Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi bünyesine katılacak. Böylece, yıllardır yer darlığı yüzünden gerektiği gibi hizmet veremeyen Türkiye'nin en büyük yazma eserler kütüphanesi, büyük imkânlara sahip olacak. Raflarında toplam 75 bin 904 cilt yazma eser bulunan Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, önümüzdeki günlerde iki tarihî mekânın bünyesine katılmasıyla büyük bir külliye haline gelecek.

Süleymaniye Doğumevi olarak bilinen Eski Tıp Medresesi ve Darü'ş-Şifa'nın Süleymaniye Kütüphanesi'ne tahsisi ile birlikte kütüphane yeni birimler de ihdas edilerek dünya standartlarında hizmet vermeye başlayacak. Darü'ş-Şifa'da modern bir kitap teşhir merkezinin yanı sıra konferans salonu, çeşitli bilim dallarıyla ilgili uzman odaları ve Kitap Sanatları Enstitüsü oluşturulacak. Eski Tıp Medresesi (Süleymaniye Doğumevi) ise teknik servislerin bulunduğu birim ve Dijital Arşiv Merkezi olarak kullanılacak. Darü'ş-Şifa'nın restorasyon çalışmaları son aşamaya geldi. Eski Tıp Medresesi'nin restore edilmesi ile ilgili proje ise önümüzdeki günlerde uygulamaya konulacak. Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Emir Eş, "Süleymaniye Kütüphanesi'ne tahsis edilecek mekânların hizmete girmesi ile külliye tam bir bilgi ve araştırma merkezi haline gelerek, kütüphanemiz Türkiye ve dünyada hak ettiği kıymeti haiz olacak." diyor.

Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi'nde bulunan bütün eserler, 2010 yılı itibarıyla dijital ortama aktarılmış bulunuyor. Okuyucu ve araştırmacılara 'Yordam Kütüphane Otomasyon Programı' aracılığıyla tam metin erişim hizmeti verdiklerini söyleyen Emir Eş, "Ülkemizde çeşitli kurumlar, ellerinde bulunan yazma eserlerin tamiri konusunda kurumumuzdan yardım beklemekte ancak mevcut personellerimizin sayısı, değil bu eserlerin; kendi kitaplarımızın beklediği hizmeti vermeye bile yetmiyor." dedi.

Yazma eserler tek çatı altında

Türkiye'deki tüm yazma eserler kütüphaneleri, tek çatı altında toplanıyor. Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı'nın kurulmasıyla ilgili yasa, Kütüphane Müdürü Emir Eş'in dile getirdiği sorunları ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Kuruma önce bir başkan atanacak. Seçimden sonra ise gerekli yönetmeliklerin çıkarılmasının ardından Ankara, İstanbul ve Konya'da üç başkanlık ve bunlara bağlı olarak yaklaşık 15 müdürlük kurulacak. Emir Eş'e göre, başkanlığın kurulması eserlerin seçimi, satın alınması, devri, korunması konusunda hem bütçe hem de standardizasyon getirmesi açısından büyük önem taşıyor. Tek bir çatı altında toplanacak yazma eser kütüphanelerinde mevcut yazma eserlerin tıpkıbasım, tahkik, çeviri vb. yollarla bilim dünyasına sunulacak olması da bu eserlerin gün ışığına çıkmasını sağlayacak.

"Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun"un devreye girmesiyle koruma ve restorasyon gibi alanlarda birçok uzman istihdam edilecek. Yasa eserlerin korunması, kâğıt restorasyonu ile konservasyonu ve cilt konularında da önemli iyileştirmeler getiriyor. Kurulacak yeni laboratuvar, araştırma merkezleri ve servislerle, kütüphanelerdeki eserlerin yıpranması ya da zayi olmasının önüne de geçilecek.

kaynak: zaman gazetesi kültür-sanat servisi